Kanunun Bağlayıcılığı

Kanunun Bağlayıcılığı

TCK Madde 4

(1) Ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz.

TCK Madde 4 Gerekçesi

Tasarıda, kişinin bir fiilin hukuk düzenince yasaklandığına ilişkin kaçınılamayacak hatası dikkate alınmamaktaydı. Anayasamızda güvence altına alınan kusur ilkesiyle açık biçimde çelişen bu durumun düzeltilmesi zorunluluğu nedeniyle maddeye ikinci fıkra eklenmiştir.

Bu hükümle, kişinin işlediği fiilden dolayı kusurlu ve sorumlu tutulabilmesi için, bu fiilin bir haksızlık oluşturduğunu bilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre, kişi, işlediği fiilin hukuken kabul görmez bir davranış olduğunun bilincinde olmalıdır. Ancak, işlenen fiilin kanunlarda suç olarak tanımlanmış olduğunu bilmek gerekmez.

İşlenen fiilin hukuken kabul görmez bir davranış oluşturduğu hususundaki hatanın kaçınılamaz olması hâlinde, kişi kusurlu sayılamaz. Hatanın kaçınılamaz olduğunun belirlenmesinde ise, kişinin bilgi düzeyi, gördüğü eğitim, içinde bulunduğu sosyal ve kültürel çevre koşulları göz önünde bulundurulur.

Hatanın kaçınılabilir olması durumunda kişi kusurlu sayılacak ve bu husus, temel cezanın belirlenmesinde göz önünde bulundurulacaktır.

 

Kanunun Bağlayıcılığı Yargıtay Kararları


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/804 Karar : 2018/1988

Tarih : 28.02.2018

Karşılıksız yararlanma suçundan şüpheli … hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda İSTANBUL Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 27/10/2017 tarihli ve 2016/176246 soruşturma, 2017/37306 esas, 2017/30612 sayılı iddianamenin iadesine dair İstanbul Anadolu 51. Asliye Ceza Mahkemesinin 09/11/2017 tarihli ve 2017/431 iddianame değerlendirme sayılı kararına yönelik itirazın reddine ilişkin İSTANBUL 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 16/11/2017 tarihli ve 2017/1056 değişik iş sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 03.01.2018 gün ve 12736/2017 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 12.01.2018 gün ve 2018/2453 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.

Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 170/3. maddesinde iddianamede nelerin gösterileceği, aynı Kanun’un 174/1. maddesinde ise iddianamenin hangi hâllerde iadesine karar verileceğinin belirtildiği, mahkemesince 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 168/5. maddesi uyarınca katılan kurumun uğradığı zararın ödenmesine ilişkin bildirim yapılarak sanığa dava açılmasını engelleme imkanı tanınmadığından bahisle iddianamenin iadesine karar verilmiş ise de, 05/07/2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun’un 83. maddesi ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 163. maddesine; “Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun veya doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi halinde kişi hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur” şeklinde 3. fıkra eklenmiş, aynı Kanun’un 84. maddesiyle de, TCK’nun 168. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “ve karşılıksız yararlanma” ibaresi madde metninden çıkarılarak, maddeye “Karşılıksız yararlanma suçunda, fail, azmettiren veya yardım edenin pişmanlık göstererek mağdurun, kamunun veya özel hukuk tüzel kişisinin uğradığı zararı, soruşturma tamamlanmadan önce tamamen tazmin etmesi halinde kamu davası açılmaz; zararın hüküm verilinceye kadar tamamen tazmin edilmesi halinde ise, verilecek ceza üçte birine kadar indirilir. Ancak kişi, bu fıkra hükmünden iki defadan fazla yararlanamaz” şeklindeki beşinci fıkra ilave edildiği, yapılan değişiklikle karşılıksız yararlanma suçunu işleyen fail hakkında, kamunun veya özel hukuk tüzel kişisinin uğradığı zararı soruşturma tamamlamadan önce gidermesi halinde kamu davası açılmayacağı şeklinde bir düzenleme getirilmiş ise de, Cumhuriyet savcılığınca bu hususun faile hatırlatılması gerektiğine ilişkin bir düzenleme bulunmadığı, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 174/1-c bendinde iddianamenin iadesi sebebi olarak ön ödemeye veya uzlaşmaya tabi suçlarda, ödeme veya uzlaşma usulü uygulanmaksızın düzenlenen iddianamenin iadesine karar verileceğinin hüküm altına alındığı, bu durumun Cumhuriyet savcısına bir yükümlülük getirdiğinde şüphe bulunmadığı, ancak etkin pişmanlık hükümlerinin soruşturma aşamasında uygulanması bakımından Cumhuriyet savcısının şüpheliye bu hususu hatırlatmasının gerekmediği, zira 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 4. maddesinde yer alan “ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz.” hükmü nazara alındığında, Cumhuriyet savcısının yapacağı araştırmanın sadece zararın giderilip giderilmediği yönünde olacağı, nitekim dosya kapsamına göre İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Abone İşleri Asya Bölgesi Dairesi Başkanlığının cevabi yazısı ile şüpheli tarafından zararın tamamen tazmin edilmediğinin bildirildiği anlaşıldığından, iddianamenin iadesi kararına yönelik itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

5271 sayılı CMK’nın 160/2. maddesi hükmü ile; soruşturma evresinde Cumhuriyet savcılarına şüphelinin lehine olan delilleri (de) toplama ve şüphelinin haklarını koruma yükümlülüğü getirilmiş, ayrıca aynı Kanun’un 170 ve 174. madde hükümleri ile iddianamenin iadesi kurumuna yer verilmiştir. CMK’nın 174. maddesinin 1. fıkrasının b) bendi hükmüne göre de “Suçun sübutuna etki edeceği muhakkak olan bir delil toplanmadan” hazırlanan iddianamenin iade edilmesi gerekir.

Karşılıksız yararlanma suçu bakımından özel bir etkin pişmanlık düzenlemesi olan TCK’nın 168/5. maddesi gereğince ve kanun koyucunun amacı doğrultusunda şikâyetçi kurumun uğradığı zararın, vergisi dahil suç tutanağı ile belirlenmiş veya belirlenecek olan cezasız tutarın ödenmesi halinde şüpheli hakkında kamu davası açılamaz. Maddede bahsedilen zarar, vergisiz ve cezasız miktardır, uğranılan vergisiz ve cezasız zarar miktarının tespiti amacıyla

keşif yapılması için Cumhuriyet Başsavcılığınca CMK’nın 83 ve 162. maddelerine istinaden Sulh Ceza Hakimliğinden talepte bulunulması, dosya içeriğindeki delillere göre karşılıksız yararlanma suçunun oluştuğu kanaatine

varıldığı takdirde şüphelinin TCK’nın 168/5. fıkrasında düzenlenen yasal imkândan faydalanabilmesi, bu hususun bir dava şartı olduğu ve CMK’nın 174 ve 223/8. maddeleri gereğince işlem yapılmasına da yol açabileceği değerlendirilerek şüpheliye belirlenen vergisiz ve cezasız zarar miktarını kamu davası açılmadan önce tamamen tazmin etmesi halinde hakkında dava açılmayacağı da hatırlatılarak usulünce bildirilip, makul bir süre tanınması, soruşturma aşamasında zararın tamamen tazmini halinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi, tamamen tazmin edilmemesi halinde dava açılması gerektiği gözetilmelidir.

İnceleme konusu somut olayda; şikâyetçi kurumun şüpheliden talep ettiği kaçak su bedelleri üç ayrı tutanak için olmak üzere 1.801,13 TL, 4.109.37 TL ve 2.095,96 Türk Lirasıdır. TCK’nın 168/5. maddesine göre, ödenmesi halinde şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına kararı verilmesi sonucunu doğuracak olan, normal tarifeye göre vergisiz ve cezasız gerçek zarar miktarı tespit edilip, şüphelinin bu miktarı şikâyetçi kuruma ödemesi halinde hakkında dava açılmayacağına dair bir bildirimde bulunulmamıştır. Bu sebeple iddianamenin iadesi ve itiraz merciince farklı gerekçe ile itirazın reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmediğinden, (İSTANBUL) 4. Ağır Ceza Mahkemesinden kesin olarak verilen, 16.11.2017 gün ve 2017/1056 D. İş sayılı kararına yönelik kanun yararına bozma isteminin REDDİNE, 28.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 17. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/28128 Karar : 2017/8416

Tarih : 22.06.2017

Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Sanık …‘un suç tarihinde ikametinde yapılan kontrollerde elektrik sayaç camını kanırtarak aralık içerisinden şerit parçaları sokmak ve sayacın Bakanlık mühürlerini kopartarak mühürleri normal pense ile sıkıştırarak kaçak elektrik kullandığı sanığın elektrik enerjisi hakkında hırsızlık suçunu işlediği iddiası ile hakkında kamu davası açıldığı, mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, sanığın TCK’nın 142/1-f ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezasına mahkum edildiği, sanığın temyiz talebi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 6352 sayılı Yasa ile getirilen değişiklikler doğrultusunda dosyanın lehe yasa hükmünün uygulanması hususunda mahkemesine iade edildiği, sanığa katılan kurum zararının ödenmesi hususunda 6352 sayılı Yasa’nın geçici 2. maddesi uyarınca ödeme ihtarını içeren tebligat çıkarıldığı ve tebligatın usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği, ayrıca sanık hakkında çıkan yakalama emrine istinaden talimat mahkemesinde savunması alınırken, katılan kurumun belirlediği zarar miktarının sanığa okunduğu ve sanığın ödeme gücü olmadığını beyan ettiği, bilirkişi raporunda hesaplanan vergisiz ve cezasız 75,79 TL’nin ödenmesi hususunda sanığa herhangi bir ödeme ihtarı yapılamadan, yapılan yargılama neticesinde sanığın TCK’nın 163/3 ve 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile mahkumiyetine karar verildiği, sanığın temyiz talebi üzerine, Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 11.12.2014 tarih, 2014/21215 Esas ve 2014/31037 Karar sayılı bozma ilamı ile “ …. daha önce aynı suç tutanağına ilişkin olarak İbrahim Halil Tatlı hakkında yapılan yargılama sırasında keşif yapılarak bilirkişi raporu alınmış olduğunun anlaşılması karşısında söz konusu dosyada bulunan keşif tutanağı ve bilirkişi raporunun onaylı örneklerinin dosya kapsamına alınması ve sanığa normal tarifeye göre hesaplanan, vergisiz ve cezasız kaçak kullanım bedelini içeren bilirkişi raporu okunarak anılan Kanun’un geçici 2. maddesi gereğince; sanığa makul bir süre verilip süresi içinde bilirkişi tarafından hesaplanan normal tarifeye göre vergisiz ve cezasız kaçak kullanım bedelinden doğan zararı giderdiği taktirde hakkında ceza verilmesine yer olmadığı kararı verileceği hususunda tebligat yapılarak ödeme yapılmaması halinde işin esasına girilerek sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken, eksik araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi..” hususunda bozma kararı veridiği, anlaşılmıştır.

Bozma sonrası yapılan yargılamada mahkemesince,” … 5237 sayılı Yasa TCK’nın 4. maddesinde açıkça düzenlendiği üzere Ceza Kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz. Gerek 5237 sayılı Yasa gerek 5252 sayılı Yasa gerekse 5271 sayılı yasalar ile ceza mahkemelerine uzlaşma hükümleri ve ön ödemelik suçlar dışında sanıklara veya davanın taraflarına kanunla veya yönetmeliklerle yapılan düzenlemeleri bildirme, ihtarda bulunma ve tebliğ etme yükümlülüğü getirilmemiştir.Yasalarda aksine bir düzenleme yapılmadığı sürece böyle bir yükümlülük yorum yapmak sureti ile mahkemelere yükletilemez. Kanunlarca emredici bir usul hükmü bulunmamasına rağmen mahkeme kararının sırf bu nedenle bozulması açıkça kanuna aykırı olup, bozma ilamında belirtildiği şekilde bir tebliğin ve ihtaratın sanığa yapılması halinde dahi 6352 sayılı Yasa’nın geçici 2. maddesi hükmü kesin ve emredici bir düzenleme getirmiş olduğundan, ceza verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilemeyeceği zira kovuşturma aşamasındaki suçlar için yasanın yürürlük tarinden itibaren 6 aylık bir süre öngörüldüğü, (Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun ve doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi dolayısıyla bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla hakkında hırsızlık suçundan dolayı kovuşturma yapılan veya kesinleşmiş olup olmadığına bakılmaksızın hakkında hüküm verilen kişinin, bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde, zararı tamamen tazmin etmesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmaz, verilen ceza tüm sonuçlarıyla ortadan kalkar). Mahkememizce verilen kararın karar tarihi itibari ile 6 aylık sürenin dolduğu, sanığın bu süre içerisinde katılanın zararını karşılamadığı, 6 aylık süre geçtikten sanra sanık tarafından katılanın zararı giderilse dahi ancak TCK’nın 168/5. maddesi uyarınca cezadan indirim yapılabileceği, sürenin yasada açıkça sınırlandırılmış olması nedeniyle yoruma açık olmadığı ve içtihat yolu ile bu sürenin uzatılmasının mümkün olmadığı aksi bir uygulamanın yasakoyucu tarafından istenilmeyen ve öngörülmeyen bir durumun ortaya çıkmasına neden olacağı, bu nedenlerle bazma ilamına uyulmasının sanık lehine veya aleyhine bir değişiklik yapmayacağı..” gerekçesi ile direnme kararı verildiği anlaşımıştır.

Karşılıksız yararlanma suçundan sanık … hakkında yapılan duruşma sonunda; karşılıksız yararlanma suçundan mahkumiyetine ilişkin Edirne 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 24/09/2013 tarihli ek kararın sanığın temyizi üzerine, 8. Ceza Dairesinin 11/12/2014 gün, 2014/21215 Esas ve 2014/31037 Karar sayılı bozma ilamına karşı, mahkemesince direnme kararı verilmek suretiyle hüküm tesisi cihetine gidilmesi ve sanığın yeniden temyiz talebinde bulunması nedeniyle, gereği görüşülüp düşünüldü:

8.Ceza Dairesinin anılan kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmaması nedeniyle Edirne 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 15/05/2015 gün, 2015/37 Esas ve 2015/234 Karar sayılı direnme kararı yerinde görülmemiş olduğundan, 8. Ceza Dairesinin 11/12/2014 gün, 2014/21215 Esas ve 2014/31037 Karar sayılı bozma kararı ile ilgili Edirne 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 15/05/2015 gün, 2015/37 Esas ve 2015/234 Karar sayılı direnme kararı incelemek üzere dosyanın 5271 sayılı CMK’nın 326/3. maddesi uyarınca Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na GÖNDERİLMESİNE, 22.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir